3 Mayıs 2014 Cumartesi

Çokmu tekrarıydık hayatın yada misalimiydik romanların masalların, sanki onlar gerçek, bizler
yalan...


Hayata olan acemiliğimizi yitirmişiz ! usta görünümlü cahilleriz... !


Sanamı yazıyorum, kendimemi, bilmiyorum...


Yok be kadın soylenecek sözlerde saklı yüreğimde... senle...


Gör bak işte rengarenk yalnızlıklar koşuyor sensizliğe ! lanet olsun !


Çokmu yaramazdım küçükken... şimdi uslu dur diyor hayat...


Öyle işte... ne gerek varki fazla söze... sen duruyordun ben aşık oluyordum...


Herkes zamana bırak dedi... ve gitti... zamansızım diyemedim...


yürüyüp gitti zaman.... bıraktıgı haykırışlarım... duyulmayan, görülmeyen...


Özgürüz ikimizde kendimize... artık tüm tutsaklığımız birbirimize... !


Neyi dert ettigimiz gerçeğini göz ardı edemeyiz... bu güç ve zayıflık unsurunun tespitine dönük en
belirgin özelliktir..


Özellikle sığ sorunları halledememe alışkanlıgını taşıyan bir çok insan var ve anlatırken anlatış
şekilleriyle dahi karmaşık hale getirirler


Geçmiş ve gelecek üstüne kafa yormalardan sıyrılamıyoruz sahip oldugumuz anı dahi heba ediyor
oluşumuz en büyük aptallıgımız...


Gerçeklerinize hazır değilsiniz sizi eleştiren insanlar doğruyu dahi soylese ilk yapacagınız şey
hak vermek değil. hatasını aramaktır...


Bizim toplumumuz da en büyük hastalık anı yaşayamamaktır.. bir arada yada tek dün ve gelecek
konuşulur...


Masallara fazla alışık değiliz sanırım bu yuzden kendi hikayelerimizin kahramanı bir tek kendimiz
değiliz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder